Gözlerimizi çevirip elimize bir bakalım. Bir el ayası ve beş ayrı parmak var. Baş parmağın iki diğer parmakların üçer boğumu var.. Şimdide eğilip ayaklarımıza bakalım, geniş bir ayak tabanı, beş ayrı parmak var. Yine baş parmağın iki büyük boğumu ve diğer parmakların üçer ufak boğumu var.. Evet zahiren böyle.. Şimdi hayal edelim. Diyelim ki gözlerimizde röntgen ışınları var. Elimize tekrar bakalım.. Aa?!
El ayası deyip tek parça gördüğüm bölgede bir çok ufak kemik var. Kimisi fasulye gibi kimi misket gibi.. Kiminin bir çok köşesi var kimisi daha uzun ince.. Elimin içine bakmak için döndürüyorum... Bir şey fark ettim, bir kaç kemik elimi döndürmek için daha çok hareket etti?! MUAZZAM.
Elimi yukarı aşağı hareket ettiriyorum, bazı kemikler diğer kemiklerinin içine daha çok gömülüyor, bazısı birbirinden daha çok ayrılıyor. Parmaklarımı kapatıp acıyorum en son noktada ne kadar zorlasam da kemiklerim dışarı fırlamıyor, aralarındaki incecik bağlar kemiklerin kontrollü hareket etmesine yardımcı oluyor... Şuan sadece şaşkın şaşkın bakıyorum. Elimde olan yirmi yedi kemiğin her biri orkestra havasında iş birliğinde. Röntgen gözlerimi bu sefer ayağıma indiriyorum, aynı intizamlı düzeni görüyorum. Yirmi altı kemiğin her biri vücudumu taşımak için, güzel adımlar atabilmem için ve ayağımın işlevsel olabilmesi için bir arada hareket halindeler... Elimde ve ayağımda gördüğüm kemikler her ne kadar düzgün geometrik şekillere sahip olmasa da, eciş bücüş görünse de çok yetenekliler ve mükemmel bir düzen içindeler....
Niyetim sizleri anatomik bilgiyle boğmak değil. Niyetim gözlerimizdeki röntgen ışınını tefekkür bakışına yöneltmek. Şimdide hayatımıza dönüp bir bakalım...Ufacık bir bakış ile vücudumuzun en ufak uzuvlarına baktık. Ellerimiz ve ayaklarımız hayatımızın esas parçalarından...Hareket ederken, elimizi attığımız her işte bize yardımcı olan muazzam emanetler onlar. Bizi bu denli mükemmel yaratan Rabbimiz; hayatımızdaki adımları da , fırsatları da ,çözümleri de yerli yerine koymuştur...
Bazen hayatımızın pekte düzgün gitmediğini, bir çok sıkıntımız olduğunu düşünüp dururuz. Halbuki tek tek kemiklerimizi dizen Hâlık olan Rabbimiz bizlerin hayatlarını da ne kadar çıkmazda görünsek de, işlerin hiçte düzgün gitmediğinden yakınsakta, hastalıklarla cebelleşsek de esasen çıkış yolu bol olan; anlamsız hareketleri, umutsuz adımları güzel bir sonuca bağlayacaktır. İnsanı insana vesile yapacak uzak bir kemiği diğer kemiğe yardımcı kılacaktır. Hiç zannetmediğimiz güzellikte kapılar açılacaktır. Bizler yeter ki Allah'ın rahmetinden ve azametinden ümit kesmeyelim... Dünya çile yeri, belki o oturmayan taşlar ölene kadar bizleri imtihan halinde bırakacak. Ama sonu olan bir dünyanın muhakkak sonsuz bir devamı var... Yine de isteyeceğiz.
Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem gibi hem dünya da hem ahirette af ve afiyet isteyeceğiz.
Aişe annemizin tavsiyesi olan, ayakkabı bağcığımıza kadar isteyeceğiz.
Elimizden gelen çaba ve dua. Vekil olan Rabbimiz biz O'na tutundukça her işimizden razı olacaktır ve kolaylaştıracaktır.
“Allah'a dua eden herkese Allah icâbet eder. Bu icâbet, ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır, yahut da dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek suretiyle olur, yeter ki günah talep etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun.” (Tirmizî, Daavât 145)
“Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve savaşta ayaklarınızı kaydırmaz / sizi sabitkadem eyler.” (Muhammed, 47/7)
Pek şimdi...Taşlar yerine oturdu mu?
Kommentare